27 Şubat 2010 Cumartesi

Galatasaray - Atletico Madrid


Galatasaray ilk maçtan aldığı güzel skordan sonra, herkesin içinde geçen sene Hamburg maçından önceki hava hakim olmuştu. Bu sene bu mutluluğu biraz daha ileriye götürebilir miyiz vardı aklında. ama aslında taraftarın kendisine verdiği bir söz vardı bu sene için, O söz "Sabır" dı. Rijkaard gelmiş, beklenen futbolu oynatması için herkes sabredeceğine yemin bile etmişti. Lakin günümüzde bunu ne kadar tutulabileceğini önümüzde ki kritik haftalarda göreceğiz. Maça gelince sakatlıklar yüzünden hücum hattı düşmüş bir takım savunması kendisi gibi kötü ama hücum özelliği iyi olan bir takımla mücadele edince ilk maçında verdiği skorun etkisiyle savunmaya yönelik futbol oynayacağını hemen hemen herkes bilincindeydi. Rijkaard'ın planı ilk yarı çok iyi başlamış özellikle orta alanda Elano-M.Topal-M.Sarp ın Atletico'nun pas alışverişini kesmekte başarılı olmuş. ama hücuma katkı yönünde Elano dışında bir katkı sağlayamamıştı. Özellikle Mustafa Sarp'ın hücuma katılımında daha fazla sorumluluk alıp oyunun içine girmesi bekleniyordu. Galatasaray ilk yarıda kanatlardan Caner ve Keita ile hızlı şekilde katılmak isterken. Atletico'nun ilk maçtan ders alarak Ujfalusi'yi stopere çekerek oraya A. Lopez'i sol beke koyması özellikle Keita'ya karşı kanatlarda yaptığı baskıyı artırmış ve orta sahada Raul Garcia'nın Tiago'yu aratmayan performansı Galatasaray'ın hücum yönünü düşürmüştü. Lakin buna rağmen ilk yarının en önemli pozisyonunu Galatasaray yakalamış, Atletico'ya hiç posizyon vermemişti. tabi bunda Kun Aguero'nun Servet'in darbesiyle saha dışına çıkmasının etkisi vardı. Dünya gözüyle izlemek istediğimiz bir dünya yıldızını sadece çok kısa bir süre izleyebilen ve ülkemizde bu denli yetenekli futbolcuları devamlı izleyemeyen futbolseverler adına üzücü bir durumdu. Pozisyon sonrası bazı köşe yazarlarının belirttiği gibi Servet'e yapılan tezahürat "oh nasılda iyi yaptın" dan ziyade. Panik içine girmiş Servet'i oyuna dönmesi için moral vermek istemesinden dolayı oldu. Çünkü orada Servet panikle bütün Atletico'lu oyunculara kasti yapmadığını anlatmak istiyordu. İlk yarının ortalarında Elano'nun Peran'nın yaptığı sert faulden sonra oyundan düşmesi o posizyon maçın kırılma anıydı. çünkü Galatasaray'ın atağa kaldırabilecek Keita'yı ve Arda'yı uzun toplarla posizyona sokabilecek tek adamıydı. ikinci yarıda sakatlık yüzünden oyundan çıkan Elano'nun yerine giren Ayhan'ın kötü performansı Mustafa Sarp'la birleşince. Atletico'nun orta alanı daha rahat geçmesini ve Reyes'in etkinliğini artırmasına sebeb oldu. Nitekim ilk ikinci yarının başlarında gelen golle stadda çöken umutsuzluğu kaldırmakta tabiki sakat kaptan Arda'ya düşmüştü. İnşallah bu takım için olan aşırı özverisi hem bu taraftardan hem kulupten karşılığını görecektir. Kaptan yine dümene geçti ve hücumda hiç bişey yapamayan takımı ayağa kaldırarak yaptığı güzel ortayla Keita'yı buluşturup kafa golüyle tekrardan heyecanlandırmasıydı. maç 1-1 e gelince artık her iki tarafta daha kontrollüydü. Fakat oyunun başından beri ileriye doğru oynayan Atletico bu oyununu devam ettirme düşüncesiyle atak oynamaya çalışırken, golle beraber hücumda daha etkili olmak isteyen Galatasaray'ın iştahı yerine gelmişti. Perea'nın elle dokunup bariz penaltı olan pozisyonu es geçmesiyle sinirlerine hakim olamayan şampiyonlar ligi tecrübesi yüksek olan Caner'in sinirlerini kontrol edememesi yüzünden gördüğü tıpatıp aynı iki sarı kart Galatasaray'ı endişeye sokmuş. Kaptan'ın tribünlere biz buradayız, hadi diyerek elleriyle çoşturmaya çalışmasıyla o endişe yerini büyük bir desteğe bırakmıştı. Lakin maç boyunca iyi bir alan savunması yapan Galatasaray'ın özellikle Ayhan'nın futbola küsmüş, konsantrasyonunu etkilemiş ve Reyes'in o akıl almaz hatadan faydalanıp şekilde Forlan'la Servet'i başbaşa yemeğe göndermesiyle hayallerin uçup gitmesi bir olmuştu. Beklentilerin daha ilerki turlarda olduğu Galatsaray bu turu Atletico kadar haketmese de elinde olan oyuncularla yapabildiğini yapmaya çalışmıştır. ve camianın tutmaya çalıştığı sözün sınamaya bırakmıştır...